Ulan nereden bileceksin kafası kırık bir adamın neden
küreksiz denize açıldığını.
Sorsan da söylemzya hani;
Kör düğümlü dalgalar poyrazın beşiğinden sallıyorken
teknesini, yolu bellidir.
Su katıksız rakı içen babalar gibi yanıyordur ciğeri de,
Kaybolacak olsa karanlık kentin ücrasında bir gece,
Önüne gelen sokak lambalarını da kıracak,ceplerindeki
leblebi büyüklüğünde taşlarla.
O taşlarında ne işi varsa cebinde artık,
Yürüdükçe boz bulanık parke taşlı kaldırımlarda,
Şeytanın, olamayan kanatlarına benziyordur belki sokak
lambaları..
Ulan nereden göreceksin adamın kafasında Do’dan başlamış
notalar Si bemol’e kadar.
Oturup harmandalı çalacak değil ya hani;
Halbuki ciğerinden efeler üflüyordur neyzen yanığı
türkülerini.
O notaların komalarına da inecek daha ;
Batı müziğinin de eksik yanları kadar eksikmiş kafası işte,
Zenci gırtlağı karmaşası gibi..
Olmadı mı olmaz işte …
Geç saatte uyuyan adamın sabah erken kalkmasını
beklemiyorum.
Ulan adamın sabaha kadar sevişmediğini nereden bileceksin,
Oysa yan yana gelemezdi akşamdan kalma rakı masasında salatalıkla
yoğurt,
İnce kıyım doğra ki cacık olsun..
Nedendir sonra başını kaldıracak sızdığı masadan,
Yüzünde, kıvrılan masa örtüsünün izi kalmış..
Ayık kafayla sövecekya bu şimdi gecenin tertibine,
Düzensiz bir karmaşa uğultusuyla doğrulacak ta yerinden,
Sor bakalım, denize açıldığı tekne nereye yollanmış küreksiz
?
Bir de o kırdığı sokak lambalarının parasını kim verecekmiş
?
Ha bir de o seviştiği kadını sor..
Yalnız Adamın Rüyaları
Sorunlu Oluyor Bazen…