Söylendiği gibi koyuldum yola.
Diğerini sakladım cebime,
Lazım olunurmuş duyduğumca.
Yol karanlık, uzun, tırmanışları bol
Uzakmış işte olancasına.
Erzağı bol almalıymışım bir de,
Nereme yiyeceksem dedim önce…
Bir yola devrildim yorgunluğum had safhada,
Ne bileyim hidayeti, ne bilir ki çocuk üşümemeyi,
Diğer elimi çıkardım cebimden,
Sarıldım sağ belinden sevdaya.
Üşümek neyse artık,
Yanmakmış sevdalının gerçekliği.
Çocuk, sevmeyi iyi bilmiş meğer.
Hiç te üşümedi bir daha …
Söylenen yol böyle değildi.
Anlatılana uysam, aydınlık yoktu zaten.
Neresinde kaldıysa karanlık, uzun, yokuşlu
Ben o sapağı kaçırdım demek ki,
Bir de yalnızlığa sarılan elim var tabi.
Korkudan çıkartamadığım, cebimden.
Çocuk, yalnız kalmayı da iyi bilmiş meğer.
Ondanmış sıkı sıkı sarılması …
Kara tahtalarda öğrendim yazı yazmasını,
Sonra renkleri değişti tahtaların .
İnadına özen gösterdim güzel yazmaya,
Tahtalar değiştikçe çirkinleşti..
Beyaz tahtalar var şimdi,
Mürekkepli kalemlerle yazılmakta,
Ben tebeşir tozu yutan, hastalanmaya bahane,
Çocuk, yazmayı da severmiş meğer,
Zaman değişmese,
İyi şair olurdu diyorlar.
Bir de,
Zaman değişse de ,
Çok severmiş, iyi bildiğinden …
16.03.2013
...Sonsuz'dan bir metin daha...