Salı, Aralık 17, 2013

..Derin İnanış..



Yüzyıllar geçecek, derinleşecekti deniz.. 
Gençleşecekti 45'indeki  adam..


Varmak istediği yer artık neresi ise ;
Yükselip denizler, geri birleşecekti dağlar
Kayalardaaan kopan parçalaarr !
Ölenler dirilecekti ve eski limanlar...


Önce buharlılar geçecekti önünden geminin,
Ve açıldıkça derinlere, yelkenli tahta kayıklar..
Geriye akacaktı zaman,
Yüzyıllar geçecek, gençleşecekti 45'indeki adam.


Ve ayrılıp, limanın 30 mil açığında kaptan
Geriye dönüp baktığında , neredeyse inanacaktı
Piri Reis'i göreceğine, Tornistan...


17.12.2013                                  










Özkan ERDAŞ







...Sonsuz'dan bir metin daha...

Çarşamba, Kasım 27, 2013

..3 NEFES..

1.

Nefes al insanoğlu...
Hani kıçına vururya ebe,
ağla ki ciğerlerin açılsın.
Anandan çıkar çıkmaz,
muşmula gibi bir suratın da olsa
Birilerine benzetileceksin.
Aman Allahım..!! Aynı dayısı, halası..
Bilmem kimin kulağı da kimin burnu falan...
Daha kırkı çıkmamış çocuğa kalıp uyduracaklar.
Lan daha şekil almamışsın,
Anlamazlar.. Boş ver İnsanoğlu hoşgelmiş ol.
Sen nefes almana bak...

Ciğerlerin yanacak,
Ciğerleri yanmadan nefes aldığını anlamaz insan..
Ya da unutmuştur zamanla.
Zaten hayatta bi kaç kez anlayacaksın nefes aldığını,
Bu senin ilk nefesin olacak.
Canın yanacak oğlum..
Tadını çıkar...
ilk nefesinin acısını hissetmeyeceksin ...



...Sonsuz'dan bir metin daha...

Çarşamba, Kasım 13, 2013

..Bu gün Hayallerim 4-6..

Nihayet şarkılar; 
esrarlı, kinayesiz yazılardan uzaklaştılar.

4-6 denize kanat açtı
mavi kanatlarıyla bir deniz kuşu,
Bulutlarla beyaza yaslanırdı deniz,
Açıp bir büyük ... 
sevdaya yaslanırdık biz de.

Zahmet olmazsa şuradan bir tutam ''BİZ'' alalım.
Akşama dalgalar 2-3 metreyi bulur,
Kimsenin duymadığı bir dilde konuşmak gibi..
İner fırtınaya katılırız, iyi mi ?  
Karşılığında alkışlayan varmışçasına,
Saatlerce; bir açılır bir kuma seriliriz ...
Dalgaların kucağında sallamadı annelerimiz,
Battaniyeler tutulurdu iki yandan, uyutmak için..
Biz battaniye yerine denizin kundağına sardık kendimizi.
Bilinmeyen bir dilde şarkı söylemek.
İlk defa duyduğunda,
Anlamayışını anlamlandırdıkların gibi ...

Nihayet şarkılar;
Deniz için yazıldılar...
Mavi kanatlı deniz kuşu 4-6 denize açıldı.
Dönemez gibi ...



14.11.2013                                              Özkan ERDAŞ




...Sonsuz'dan bir metin daha...

Pazartesi, Kasım 11, 2013

23:54 ...

Ne kadar be kardeşim.. ?
Küfür edebilecek kadar mı ?
O kadar da soğumuş bir kadının vücudu. 
Gözlerini saklamaya çalışıyor,
Yeniden karşılaşmamak için Aşkla ...

Yazık olmuş be Kaptan..!
Daha dalgalanır bu denizler,
İyi bilirsin     ...



11.11.2013                       Özkan ERDAŞ

Cuma, Kasım 08, 2013

01:45 ...


Ve bir zaman sonra nedendir yazmadığını hatırlıyor insan..
Bakıyor ki, hiç bir şeyi yok. Mutlu yani.
Ama yazabileceği bir kadın dahi yok..
Ya da her şey tam da olması gerektiği gibi...

09.11.2013                                             Ö.E



Pazar, Eylül 29, 2013

..Madrabazın Kinayesi..

Albenisi tükenecek gibi olduğunda, akşam olup, sevmelerin
Saltanatımı satıp kahrolası dolaylı anlatılara,
Neresinden kopardın beyaz açmış çiçekleri?
Solup gidecekler, sen güzel kokular duyasın diye..
Kaç para edecek ki,
Saltanat..?
Kinayeler saldırdığında ordu ordu.
Anlam arayacaksın, sol cepheni savunmaya...
Devril , devril de ...
Önünü alamayacaksın zaten, elini kaldırdın mı bir emir,
Kesif orduların var sanıyorsun değil mi?

Sen..
Albenisi tükenmiş bir sevginin,
Yangınları içinde kaybettin anlamlarını.
Getirin madrabazın kellesini...
Mürekkeb kinayeleriyle gömün.


Bu çok anlamlılıktan yoruldum...



29.09.2013                               Özkan ERDAŞ



...Sonsuz'dan bir metin daha...

Cuma, Eylül 13, 2013

.. 73 ..

Yalnızlığa mahkum bir adam..
Mavi akardı ağladığı zaman göz yaşları,
Bulutlar kapatana kadar ufkunu denizlerin,
Ağlardı...

Bir küçük umudu kalmıştı aslında hayatta.
Saklanmacalı bir düşe sarıldı,
O da karanlıkta kaybolmuş bir keskin bıçaktı.
Demli bir çay koyup usulca,
Balık oldu,su oldu, yok oldu...

Sönmeyen bir yangındı o akşam yalnızlığı,
Kadehini tokuşturacağı biri de yoktu
Körüklenmiş bir bekleyiş elinde.
Suçsuz olmadığı da aşikar.
Mahkum olmak kolay değil..


İnkara gerek yok.
Soyunup çırılçıplak,
Uzandığı yatakta kaybetti özünü..
Saf bir şey kalmadı elinde,
Kendi de kirlendi.
Artık melek değil ...



13.09.2013                                              Ö.E.

...Sonsuz'dan bir metin daha...

Çarşamba, Eylül 04, 2013

..Liman Ada..

Bir beyaz şarap muhabbetiyle dol bardaklara..
Hiç yorulur mu limanda esen ılık meltem,
Nefes nefes katıl gitsin..

Bitsin dedikçe artan bir saadet.
Akşama doğru, yeniden ve nihayet,
Rüzgarın kuşları havalanır.
Sen oturur sevdalanırsın ..













                                   
04.09.2013                                             Özkan ERDAŞ


                 



...Sonsuz'dan bir metin daha...

Salı, Eylül 03, 2013

..Gecenin Mezesi..

Balık kokardı elleri, balıkçının.
Balık yiyen adamın da öyle,
Keza, rakısız da gitmez meret.
Balıkçı da rakı içerdi, her gece.
Balık yiyen adamdan fazla içerdi,
Hak ederdi de içmeyi,


Deniz tuzu kolay silinmiyor bünyeden..
Ondan içerdi...
Her gece içerdi balıkçı,
Elleri balık, Nefesi rakı ...
Kokardı.




02.09.2013                                    Özkan ERDAŞ





...Sonsuz'dan bir metin daha...

Cuma, Temmuz 19, 2013

..Unutulan Sesler 'e..




Başka başka ...


Başka bir bakış daha ,
Usulca sokulup kıyıma incitiyor içimi.



Saklanmacalı bir gülüş daha ,
Keskin bir sevecenlik yüzünde.
Başkalaşmış bir yüz.
Başka bir diyarda.


Başka başka , 
Bambaşka ...






...Sonsuz'dan bir metin daha...

Perşembe, Haziran 06, 2013

..Tahammül..



Ne güzel şey ki seni anlamak, ah anlamak..
Dinlesen bir kuble şarkısını,
Kaldırsan bir yol başını,göreceksin.
Ne çabuk sinirlenip ne çabuk sevdiğini,
En az düşünüp en çok hatırladığını..
Kendin duyamazken kalbini dinleyeni.

Ne güzel şey ki seni anlamak, ah anlamak..
Yediğini, yemediğini ezberinde adı gibi saklayanı,
Bir dinlesen ki bir duysan..
En az yanında olup, 
Teninin en çok hissettiğini...




...Sonsuz'dan bir metin daha...

..Saltanatına Gece Kurulan..

Son kuşlar da göçe katılır vaktiyle.
Ey ölmeye niyetli, kalk doğrul yerinden,
Gün batmadı henüz,
şafağı saymaktan vazgeçilmez de güpegündüz.


Dün çığlık çığlığa uyandın yine yatağından.
Esrarlı bir yürüyüşe kapılıp,
Yok oluveriyorsun kalabalıkta
Ardına bile bakmadan, insafsız
Düşman karşında, karanlıkta ateş yakılmaz.


Son sözler de söylenir vakitlice..
Ansızın yolunu kesiverecekler,
sessiz ol.
Gün batmadı henüz,
Tahammüldendir,
Ezan okunmadan yatılmaz...


Al, bir sigara yak..
Yalnız, avuç içinde tut
Gösterme içtiğini.
Soran olur...
Ya da siktir et !
Kibrit ile yak ki tam görsünler...


...Sonsuz'dan bir metin daha...

Perşembe, Mayıs 23, 2013

..Bire Bir İhanet..



Kararttığın odaların koyu perdelerle,
An be an üzerine yürüyecek duvarların.
Anılarını söküp o duvarlardan,
Silemeyeceksin bir türlü o ruj izini.
Sanki vazgeçmek gibi,
Dene istediğin kadar, hakkındır.
Bir de alkole vuracaksın kendini,
Ölüverecek sanıyorsun, nefessiz gidecek.


Gölge gölge aklına kazınmıştı çoktan,
Sen ışıklar kapalı da seviştin,
Ezberinde olancası..


Akşamdan kalma bir bekleyiş,
Sırtlanıp gururunu omuzlarına
Oldum olası ezildiğin altında..
Sabahları bir heves çıkıp,
Yığılıp kalacaksın akşamına.
Gözünü dikip, inceden batıya
Yazdıklarını hatırlayacaksın.
Neden ve Kime ?


Sen inandığın yolda inanmadığından,
İhanetine kapılıp yine kendinin,
Vazgeçivereceksin, hiç uğruna.
Ne beladır pişman değilsin,
Mutlu da değil..
Gölge gölge saklandığındandır,
Işığı görünce gözlerin kapanacak.
Bozup ezberini, usulca..
Körükle yaz sıcağından kış soğuklarını.


Bir bardak çay baş ucunda,
Soğuyup gidecek, tek dikişte bitecek.
Ya yeniden demleyeceksin çayı
Ya da su içmeye devam edecek..
Nüshaları yakılmış gerçekliğini kaybet,
Sahte çehreler, yalan çevrelere boğul,
İhanetten bozma bir şarkı bestele,
Bire bir ihanetini idam sehbasına
Yüreğini denizin sefasına sür...



25.05.2013                                                          Özkan ERDAŞ


...Sonsuz'dan bir metin daha...

Cumartesi, Nisan 27, 2013

..Akıbetsiz Şiir..

Sevgiyi yeşile boyadık bugün..
Kaçırdığımız çağla mevsimini,
Dadandığımız kayısı ağaçlarına astık.
Yeni doğranmış ağaç kokularıyla,
Tiren raylarından eğilip usulca
Huzura bulaştık.



Sevgimizi yeşile boyadık bu gün..
Her bastığımızda deklanşöre,
Güneşte karıştırdık biraz,
Ne kadar susuz kalmışsak gerçeğe,
Bitmesin diye boyalarımız,
Maviye niyetli vedalaştık.



Yorulmak ta olmasaydı ,
Ağaç olacaktık,
Orman olacaktık.
Atılmadıkça da ateşe,
Nefes nefese dolacaktık.



Sevgimiz yeşildi bu gün..
Her yol sapağından,
Sevgiye ulaştık...





27.04.2013



...Sonsuz'dan bir metin daha...

Cumartesi, Mart 16, 2013

..Çocuk İşte..


Söylendiği gibi koyuldum yola.
Bir elim yalnızlığımda,
Diğerini sakladım cebime,
Lazım olunurmuş duyduğumca.
Yol karanlık, uzun, tırmanışları bol
Uzakmış işte olancasına.
Erzağı bol almalıymışım bir de,
Nereme yiyeceksem dedim önce…

Bir yola devrildim yorgunluğum had safhada,
Ne bileyim hidayeti, ne bilir ki çocuk üşümemeyi,
Diğer elimi çıkardım cebimden,
Sarıldım sağ belinden sevdaya.
Üşümek neyse artık,
Yanmakmış sevdalının gerçekliği.
Çocuk, sevmeyi iyi bilmiş meğer.
Hiç te üşümedi bir daha …

Söylenen yol böyle değildi.
Anlatılana uysam, aydınlık yoktu zaten.
Neresinde kaldıysa karanlık, uzun, yokuşlu
Ben o sapağı kaçırdım demek ki,
Bir de yalnızlığa sarılan elim var tabi.
Korkudan çıkartamadığım, cebimden.
Çocuk, yalnız kalmayı da iyi bilmiş meğer.
Ondanmış sıkı sıkı sarılması …

Kara tahtalarda öğrendim yazı yazmasını,
Sonra renkleri değişti tahtaların .
İnadına özen gösterdim güzel yazmaya,
Tahtalar değiştikçe çirkinleşti..
Beyaz tahtalar var şimdi,
Mürekkepli kalemlerle yazılmakta,
Ben tebeşir tozu yutan, hastalanmaya bahane,
Çocuk, yazmayı da severmiş meğer,
Zaman değişmese,
İyi şair olurdu diyorlar.
Bir de,
Zaman değişse de ,
Çok severmiş, iyi bildiğinden …


16.03.2013





...Sonsuz'dan bir metin daha...

Salı, Mart 12, 2013

..Denizi Okudum , Romana Benzer..

Dalgasına kapılıp koca bir yük gemisinin
Alaboraya yakın durulduk.
Çok açılmıştık, sahil yoktu  yakın.
Patlasa deniz sığınacak koy da yok.
Küçüktük.
Akıntıya yüzemediğimiz güçsüz bedenimizle,
Henüz kürek çekmeyi de bilmezken,
Ters esmesin diye rüzgara dualarımız,
İçten ve gerçekken,
Şimdi değil ise de,
Borçluyuz açık mavi denize.
Şimdi,
Biz büyüdükçe;
Deniz dalgalanmaya,
Yük gemileri yardımcı burun'dan geçmeye,
Rüzgar tersten esmeye,
Devam edecek.
Ama kürek çekmeyi öğrendik..
Yelkeni rüzgara ayarlamayı da ...
Denizci doğduk.
Biz yüzmeyi ne zaman öğrendik?
Bilmem...



12.03.2013

...Sonsuz'dan bir metin daha...

Pazartesi, Şubat 11, 2013

..Birebir Muhabbet..



  
Efkarlı yürüyüşlere devam bir müddet.
Sonra ya Güneş vuracak yüzüme,o yöne dönüp yürüyeceğim
Ya son karmaşasına kapılıp karanlığın yönümü yitirecek,
Ya da neresinde kaldıysam artık kovalamacanın,
Yorgunluk , susuzluk , suskunluk işte…

                   Bir yarışa soktum aklımı bu sıralar, nedensiz biraz.. Dinlenmeye çalışıyorum ama , sanki kendime dert yaratmaktan başka bir şey yapamıyormuşum gibi geliyor. Aklımı her gün aynı dertleri deşeleyerek boğuyorum, nefessiz kalmaya alıştı zaten, bir yerden sonra yardıma ihtiyacım olacak.

Fedakarlık yapıyor rüzgar ,
Lodosa verip denizi dalgaya boğacak
Yoksa eski dostlarım gelmeyecekler sahile,
Katılmayacağız bir daha dalgalara..
Dalgalar hayatımıza sokulup
Kuma değil bu kez,
Yerlere çarpacak,
Rüzgarın insafına kalmışız,
Es be Rüzgar…

                    Acımasızlık yapıyorum kendime.. Biraz zaman derken hep o zaman uzayıp gider ve ben kaybederim. Hep olan bu, korkularımın bir nedeni de bilmemekten o zamanın tamını. Tam zamanı nedir hayatın? Hep sorduğum bu, bir türlü öğrenemediğim..

İnsan nefes almaya korkar,
En büyük korkusuna kafa tutmaya niyetlidir,
Tel örgüler de yok aslında arada,
Sitem etmezken, edemezken
Neden?
Ya da ne zaman?
Sözler hep öteye saklanmaya başlanır,
İki göz yetecek görebilsem,
Elim uzanıverecek gibi, dokunabilsem..
Bakmıyor muyum..?
Masumiyetten utancım.


                     Siyaset sahnesine çıkmışsın, hiçbir şey bilmeden, atıp tutuyorsun.. Her sahne aynı değil. Siyasetten anlamıyorum. Hayat sahnesinde herkesin bir rolü zaten var o ayrı, bazı sahnelerim var, açılsa mı oyun? Yoksa hiç oynanmasa mı? İki üç diyaloğum var aklımda .. niyetlendikçe sunmaya ellerim kesiliyor, dilim kesiliyor. O alt müzik çalmıyor içimde oysa kendim yazardım ben. Yeniden yazılması gerekiyor. Baştan almalıyım her şeyi… hiçbir şey bilmiyor gibi..

Unut akşamda bıraktığın masaları,
Ne masallar anlatılırdı o masalarda,
Hep inandığın küçükken…
Büyütemediysek içimizi, kalkamadıysak o masalardan,
Demirlenmesin gemiler,
Bırak alabora olsunlar fırtınadan.
Son bardağını yudumla ve usul usul uzaklaş.
Uçurtmalar yaptığın güzelliklere gider gibi,
Gözlerine dikiliver, ne denirse gece vakti..
Gece gözlerini korkutmasın..
Anlat…

             Çok uzadı geceler.Bunu kendime zarar saymaktan vazgeçmeliydim, yapamadım. Oldum olası karanlık yazdım yazılara, içimi kabarta kabarta hem de… felaket tellalı gibi; geleceğime ektiğim tohumlara bakıyorum da, açtım yeniden okuyorum yazdıklarımı, yeri geliyor kendime sövmeye koyuluyorum. İnadına mı yaptın be mübarek… sabahlara çıkamadın mı bir göz ucuyla, erken kalkıp yatağından ne güneşler doğar insanı sakinleştiren, birini  yakalayamamış gibi yazmış durmuşsun.. yapma…

Ellerim terbiye görür ellerinden.
İşledilerse artık ne menen bir suç,
Affedilmeye niyetlidirler, yavaştan yaklaşırlar koynuna,
Varsa biraz vicdanın hemen acırsın zaten.
Öyle sarmaş dolaş ta değil,
Az yaklaştırsan kendini…
Yüreği söküp getirecekler sana,
Acımasızlar da biraz,
Gözleri dönmüş..
Biraz vicdan ekle işte,
Terbiye dedimse de,
Sev diyememya …


               Düzene ayak uyduramamak vardır. Kimsesiz de değiliz, şükür. Bir gösterenimiz olmuş işin özünü. Hiç görmemiş vardı bir de. Ne olduğunu bilmezdi, cahildi işte, hakaretten ayrı bir cahillik bu. Ne yapacaksın hiç bilmediğini, biliyormuş gibi mi davranacaksın. Düzeni bir katçımı yerine de gelmeyecek. Yardım edecek te yoksa. O zaman zor işte…


Hiç gitmediğim yerlerin rüyasıdır bu.
Yanımda tanır tanımaz gibi olduğum.
Utangaç ta değilsin rüyadır hani,
Sarılmaktır terbiyesizliğin, en nihayetten sevdiğin…
Rüyalara sığdırmakla küçülmez zaten
En nihayetten dedik ya…
Gerçek yani.
Unutturdukları işte…


                  Düzinelerce yalnız olabilirim.Defalarca yolumu da kaybettim. Sonunda birisi çıkıp sağa dön diyecek nasılsa. Ben de kalkıp sormadıkça kim neden dur desin, kalkıp önümü kesecek değil ya kendi halince. İnsan önce kaybolduğunu belli edecek, sevdiğini de …


Bir seferden devrilirdik geceye,
Önüm arkam yalnızlıktır, saklanmacalı…
Ben uzanıp fersiz sokak lambalarının dibinde
Yolun başındaki büyük fenerlere dalardım.
Üzerime gelirlerdi yavaştan,
Korkardım.
Bilseydim feneri tutanın sen olduğunu,
Ne işim varsa fersiz sokaklarda
Kapatır gözlerimi fenere koşardım.
Çocuk ne bilsin geceyi gündüzü…
Hep te ilk ben yakalanırdım,
Saklanamazdım fener sevdasından.



                    Serseri bir sıfat takacaklar yine, hele bir saçım uzasın, beklemedelerdir. Benim sıfatımı kim bilir ki. Onlar anca betimleyecekler bedenimi, ruhum desem…? Susacaklar. Sanki kendileri, dersin ki saray eşrafından. Ne kadar gece o kadar gündüz…




10.02.2013                                                                      Özkan ERDAŞ





...Sonsuz'dan bir metin daha...

Salı, Şubat 05, 2013

..Gelidonya Batığı..


Şilepleri bağlayan halatları diyorum,
Öyle bir bağlanmışım ki kendi kendimi hapsettim yine.
Hani hafif müzik eşliğinde yemek yemek vardır
Huzur dolmaktadır resmen boğazımdan içerime.
Bir çift sarılmış ta 10 saniye,
Kim anlayacak, belki yalnız kendime anlattıklarım..

Yemek soğuyacaktı, boğazımdan geçmeyecekti.
Öyle bir bağlamışım ki kendimi,
Durup dururken de değil,
Unutmak istemez geçmişim beni,
Ben yaktığım ağaçlar kesilmedi diye mutluyum.
Ben balkonlardan yuvarlanırken de mutluydum.
Birden karanlık çöktü..
Akşamın fersiz ışıkları yanar yanmaz gibiydiler,
Dışarı çıksam kaybolacaktım, oturdum gün boyu çıkmadım.
Gün aydınlanmayacak gibiydi o gece,
Birden buz kesti ellerim, yaşlandılar zaten hor kullanmaktan.
Deniz desen, bolca köpürmekteydi, dalgası da boldu,
İnadına daldım çıktım.. yanlış yaptıklarımla boğuşmaktı,
Her çıkışımda bir önceki dalganın köpüklerinden,
Yenilenir gibiydim, yanlışlarıma çözüm bulur gibi..
Şilepleri izlerdim fırtına zamanı bizim koya uğrayan,
Fırtına haberi alıp sığınırlardı bize,
Şimdi ben onlara sığınıyorum..
Beklediğim bir fırtına yok,
Sarıp sarmalayın beni halatlarınızla,
Başka koyum yok sizden başka…



05-02-2013                                                         Özkan ERDAŞ



...Sonsuz'dan bir metin daha...

Cumartesi, Şubat 02, 2013

..Mavi Elbiseli Kadın..



           (Deniz)



Gözleri kumsalın gel git inde..
Mavi elbiseli kadın,
Yakamozun adımlarına niyetli.
Fırtınasına aldırmadan,
Ardı dönüktü göremedim yüzünü
Mavi elbisesiyle yürüdü suya.




Gecenin mavisine düğümlüydü
Yakamoza devrildi yüreği,
Görebilseydim yüzünü,
Mavi elbiseli kadının, muhakkak,
Yakamoz olurdum..
Üzerine serilirdim mavinin …




12-12-2012                                         











...Sonsuz'dan bir metin daha...

..Şafağın Gölgesi..



Gösterme kendini gölgeden..
Akşam çöktü çökecek,
Usulca kaybolup, inceden,
Şafak türküleri söylenirken
Zamanı geldi gelecek,
Derken;
Dikip başını, gözlüksüz,
Güneş’e sövmesini de,
bileceksin..
Açıp gözlerini, fal taşı
Tekme tokat dövmesini de,
Sonra oturup gölgeye..
İçten içe gülmesini de,
bileceksin … !







Farzet;
Vicdanını sakladığın derinden,
Çoktan bıçak zoru koparıldı
Başın önde selam durdukların,
Akşam karanlığı, ansızın
Vicdanına sardılar kefeni,
Şafağı beklemeye durdun.
Derken;
Açtın gözlerini, ardın dönük
Yürüyüp Güneş’e, gözlerin fal taşı
İnsan donar kalırdı şafağın gölgesinden
Sen oturup gölgeye, kefensiz..
Bir ah çekip önden,
Vicdanın hür..
Ölmesini de bileceksin … !




30-12-2012                                     







...Sonsuz'dan bir metin daha...